Kısa kısa...

Kabul ediyoruz, kimi kuruluş ve kişilerce yazdığımız eleştirilerden dolayı sevilmiyoruz.Bunu anlayışla da karşılıyoruz. İnsanlar kendisini pohpohlayanları yanında ister, eleştirenleri ise gözleri görmek bile istemez. İş hayatında da patronlara yakın isimlere baktığınızda genellikle bu tezin doğruluğuna şahit olursunuz.

Aslına bakarsanız çok da kolaydır, herkesi görmek, her şeyi övmek, canım cicim demek.

Ama doğru bildiklerimizi ve gördüklerimizi de yazmazsak – bir kaçını tenzih ederim ama – diğer bloglardan ne farkımız kalır?

Her ne kadar bizi okuyanlara sezon ve gelecek sezonlar hakkında moda akımlarına dair ipuçları versek de, bir yandan amacımız bu sektöre yeni giren, girmek isteyen veya hali hazırda bu işte çalışan arkadaşlarımıza da fikir vermek.

Alışverişlerimizde aldıklarımızı fotoğraflayarak yada giydiklerimizi fotoğraflayarak pek de yer almayız sayfalarımızda. Aslında eğlenceli de olabilir ama ona zamanımız yok.

Çünkü bizim anlatmak istediklerimiz başka.

Sektörün içinden bildiklerimizi, iyi veya kötü gördüklerimizi, deneyimlerimizi ve her gün öğrendiklerimizi yazıyoruz satır aralarında.

Nadiren de olsa eleştirilerimiz birilerini yermek için değil, fikirlerimizi vermek için.

Bu sebeple bir maile istinaden yazdığım bu yazıyı, doğru şeyler yaptığımıza emin olmanın huzuruyla noktalıyorum.

………………………………………………………

IFW’e ilişkin geçtiğimiz sezon açılışında da aynı şeyleri düşündüğümüzü yazdığı yazısında farkedip, altına imzamı atarım dediğim köşesinde, bu sezonun açılışı ile ilgili de çarpıcı detaylar var. Malum bu sene defileleri izleyemiyorum, bırakın akşam katılmayı, fuar öncesi bu cts, pazar ve pazartesi dahi ofiste olacağım için hiç birini göremiyorum, ben de bu vereceğim isimleri takip ediyorum.

Melis Alphan’ı köşesinden takip ederek kaçırdıklarınızı yakalayabilirsiniz.

Vogue.com gündemi yakalamak için birebir.

Bloglar içerisinde de defilelere dair bilgilere en net şekilde, Tuğçe'nin titizlikle izlenimlerini yazdığı Styleistico blogundan ulaşabilirsiniz.

………………………………………………………………………………..

Vogue’un ayağının tozuyla bu yıl ilk kez düzenleyeceği Fashion's Night Out partisini, defileleri de kaçırdığım gibi, son zamanlardaki kıramadığım bahtsızlığım ile kaçırıyorum. O tarihlerde iş için yurtdışında olacağım. Tek ümidim, gideceğim yerde bir önceki partinin yapılıyor olması ve benim de o tarihe denk gelebilmem. İyi olmaz mı?

Harika olur.

Şanslı Şebnem burada olacak...

4 yorum:

Lokum dedi ki...

eleştirilmeyi öörenemedik malesef türk halkı olarak.. atıl kutoolu defilesinde makyajı abartılı bulduumu bi tanıdıımın defileyle ilgili bi yorumu üstüne facebookta yazdıımda, burcu taş denen hiç tanımadıım ve ne pozisyonda olduunu dahi bilmediim birinden "gözleriniz kararmış heralde, hiç öle bi durum yoktu zira" gibi hadsiz ve komik bir cevap aldım.. yazık ki bu vizyonda insanlar markalarla özdeşleşio beynimizde.. gerçekten yazık..

Aslı Cin dedi ki...

Lokum, tabii ki eleştirinin dozajı önemli, ama beğenilerimizi ve/veya beğenmediklerimizi de belirtmek en doğal hakkımız. Benzeri bir şeyi biz de bloğumuzda yaşadık, tam olarak bir eleştiri olmadığı halde.

Ne yazık ki son dönemlerde özellikle de stil ve alışveriş bloglarında çok karşılaştığımız bir şey bu. Sadece iyi yorumlar yazılıyor, herkesle iyi geçiniliyor, firmaların lansmanlarına katılıp ballandırılarak bir şeyler yazılıyor,her şey ne olduğuna bakılmadan alkışlanıyor,hoş bir çoğu neyi alkışladığını da bilmiyor, firmalar da bu blogger ların gönlünü hoş tutuyor. Alan memnun satan memnun.Bozacının şahidi de şıracı bu arada :)

Bu durumda bir blogun markalara gebe, reklam alan bir dergiden ne farkı kalıyor?

Lokum dedi ki...

Marka iletişiminde çalışıp bloglara bülten yollayan bir arkadaşıma bazı bloglardan "benim ne çıkarım var, niye yazayım.." gibi cevaplar gelebiliyor usturuplu şekilde.. dediin gibi reklam mecrası olma yolunda ilerlio bi çou..

elbette eleştirinin dozajı önemli, ama benim fb ortamında bir arkadaşıma yazdıım bi yorumu -"modeller şaşkın pandalara benzio :)" dedim- o şekilde cevaplamak epey abes geldi bana.. evet biliorum ii bi makeup artist getirtmişler ama zorla mı beenmedim işte.. hatta dahası modellerden biri benim çok yakınım ve pazartesi günü prova makyajı suratında gördüümde de bu ne hal demiştim..

sonuç olarak bu kadıncaaz orda ne iş yapar bilmem ama öyle ya da böyle, mac artık en azından tr de benim kara listemde..

bu arada merak etme, blogları izlerken net bi şekilde ayırabiliosun zaten emek var mı yoksa eldeki 3-5 veriyle bişeylerden nasiplenme ümidiyle mi postlar hazırlanıo die.. sevgiler.

Aslı Cin dedi ki...

Lokum, yazdıklarına çok şaşırdım, bu iş bu kadar laçkalaştı demek ki!? Bir kaç pr çalışanından ukalaca verilen cevaplar duymuştum ama bu kadarına da pes :)

Yazdıkların için de teşekkür ederim, ilaç gibi geldi, umarım dediğin gibi uğraşlarımıza değiyordur.

Toolbar