Geçen haftanın sonuna doğru Lagerfeld Konstantinople koleksiyonunu sunduktan sonra haftasonunda tüm gazetelerin bundan bahsedeceğine emindik. Nitekim öyle de oldu. Bekledik, bakalım yapılan yorumlarda bizim modacılara bir vurgu yapılacak mı diye. Yapılmadı. O zaman iş yine bağımsız bloglara düştü.
Öncelikle aşağıdaki fotoğraflara da bir bakmanızı öneririm.
Lagerfeld'in nasıl Chanel'le özdeşleştiğini sindirin.
Sonra düşünün. Bırakın Lagerfeld'i, bizden neden biraz olsun dünyada adı duyulacak ünlü tasarımcılar çıkmıyor diye.
Bir kaç isim var,sonuncusu Hakan, şu aralar en yaratıcıları da Bora Aksu ve Erdem.
O kadar.
Peki eksiğimiz ne?
İşte bunu düşünmeli, taşınmalı, tartmalı.
Eksiğimiz ne, ve bunu bunca tarihi doku, bunca zengin arşiv, bunca moda okulu içinde nasıl tamamlamalı?
Biliyoruz birilerini biraz olsun eleştirmeye kalksak kötü, kaka blogger ilan ediliyoruz ama ne olur biraz olsun iğneyi başkasına çuvaldızı kendinize batırsanız?
Dememiz o ki, biz hala lale motiflerine takılıp kalalım, hala aynı kaftanların rengini değiştirip değiştirip sunalım, tarihimiz o kadar zengin olsa kaç yazar?
Önemli olan onu oradan çıkarabilmek, yoğurabilmek, yorumlayabilmek.
Değil mi?
1 yorum:
Aynı şeyleri düşünüyoruz Aslı.Hatta defilenin yayınlandığı gün konuşmuştuk telefonda. Tek eksiğimiz iyi yorumlamak. Yoksa birebir taklidini yapmakta ne var. Hatırlarsın seneler önce biri benden buzların içinde donmuş bilmem ne çiçeğini isterdi kumaş üzerinde:)) Tamam bir Erdem,Bora olamadık ama..Buzların içinde donmuş çiçekte tasarladık kumaş üzerinde...Okyanus köpükleri de.İznik çini deseni de...Çintamani de.Neyse... Çok konuştum..
Yorum Gönder